31 Ocak 2008 Perşembe

yer yer yeryüzü

dünyanın bir yerinde insanlar geçmek bilmeyen yıllardan beri mülteci kamplarında yaşıyor. can güvenlikleri yok. evlerinde oturanların da çatılarına ne zaman yanlışlıkla bir bomba düşeceği belli değil.

başka bir yerinde iki kardeş kabile büyük bir hınçla birbirlerini öldürüyor. öldürmek ne demek, sanki birbirlerinin birden çok canı olsun istiyorlar da bir daha bir daha öldüreyim der gibi bir öfkeyle saldırıyorlar birbirlerine.

bir başka yerinde idam cezaları veriliyor.

bir yerinde aborjinlerden bir yerinde beatlestan özür dileniyor. kızılderililer anlaşmayı fes ederken yamyamlar misyonerleri yediklerini itiraf ediyorlar.

bizde dünyanın bir başörtüsünün üzerinde sallandığını iddia edecek kişiler mevcut. o başörtüsünün dört ucundan kimler tutuyorsa, hoplatıp zıplatıyorlar dünyayı.

istisnasız örtünen herkes bunu Allah'ın emri olduğu için yaptığını savunuyor. ne kadar da güzel. böyle bir insan ne kadar da saygıdeğerdir. kendini hiçe sayan, yaratıcısının ondan istediğini tereddütsüz yerine getiren.. kamil bir müslüman olmalı. nefsini kenara koymayı başarabilmiş, onun isteklerinden, arzularından, beklentilerinden vazgeçebilmiş biridir muhtemelen. herhalde kendi arzusuyla O'nun isteğini yapmayı, egosunun çıkarlarıyla değiştiremiş biridir.

peki ama, bir başkaları maddi manevi bir çok taşın altına ellerini koyup küçük küçük adımlarla büyük işler başarmaya çalışırlarken, "ben başörtümü öyle bağlayamam efendim, çok demode, böyle bağlarım, bana kimse karışamaz" diyenlere ne demeli?

hatırlatmak istiyorum, sen şu anda başörtünü oralarda hiç bağlayamıyorsun.

bu çerçevede; biriciğinin, Allah'ının isteğini rahatça yerine getirebileceğine sevinmen gerekmez mi?

estetik, zaruretlerden sonra gelen bir ihtiyaç değil midir? evi olmayan ama tuğlanın rengini de beğenmeyen biri gibisin.

ve burası dünya. "değiş tonton" deyince değişen şeyler hala çizgifilmlerde.


Hiç yorum yok: