5 Ocak 2013 Cumartesi

insan

çocukken kederli biriydim. üzülmem için herhangi birinin küçük veya büyük, herhangi bir çaba sarf etmesi gerekmezdi. sokakta gördüğüm sessiz dilenci en az ki günümü karartabilirdi. komşu kadınların apartmanda yankılanan dedikodulu konuşmaları kızgın bir üzüntüye, saçları temiz olamayan sınıf arkadaşım acıklı bir hüzne sebep olurdu. iran-ırak savaşından, bitmesine yakın haberdar oldum. yemeden içmeden kesildim. zaten pek bişey yemezdim ya neyse.. babam, "bitirdiler savaşı, savaşmıyorlar artık." diye beni ikna etmiş, haberlerde savaşın bittiğini göstermişti..

benim annem olmak zordu herhalde. saatlerce hıçkırıklarla ağlamış, annemin sorularına cevap veremeyecek kadar hıçkırmıştım bir gün. nihayetinde anneciğim beni sakinleştirebilip, zar zor konuşturabildiğinde ağzımdan "insanları çok seviyorum" çıkmıştı. dövse yeri valla.

buraya kadar okuduklarınızdan anlamadıysanız hem de salak olduğumu şu örnekle gözler önüne sermek isterim.. ne zaman annemle dışarı çıkacak olsak, bunu istemezdim. bunun birinci sebebi, ayaklarımın ağrıyacak olmasıydı. çünkü annem çok, çok ama çok hızlı yürüyebiliyordu. bunun sonucu olarak orta öğrenimimde hiç antreman yapmaksızın atletizm dalında pekçok başarı kazandım. neyse bunu geçelim. ikinci ve tezimi doğrulayan sebep ise kolumun ağrıyacak olmasıydı. çünkü küçük kafam pek iyi çalışmıyordu demek ki. annemin elini tuttuğumda, elimi serbest bırakırsam o benim elimi taşıyacak ve yorulacağı için ben onun elini taşıyordum. böyle yol boyunca annemin elini havaya doğru kaldırarak, hem de koşar adım yürümek.. yorucuydu gerçekten. bunun sonucu olarak da güçlü kollara sahip oldum, maşallah.

sonra, çok şeyler değişti. çok sular aktı, çok fırtınalar esti. çok çiçekler açtı.

pek çok evresi oldu hayatımın.

iki haftadır falan, ağlamadan hissedebiliyorum mesela. insan seviyorum.

2 yorum:

Ferda dedi ki...

canımm, ben de seni seviyorum :)

vedide yalınayak dedi ki...

:)