25 Aralık 2011 Pazar

sergi geldi hanım!

bugün bir taksiden çok şey bekledim. mesela kendimin bile ısıtamadığı kendimi ısıtmasını beklemek gibi. sus pus olmuştu taksi. bu sessizliğinden, isteklerimden kaçtığını değil, yetersiz kalışını seziyordum.

evrenin en sessiz taksisinin içinde üşüyen biri olarak sağ arka koltukta oturuyordum ve nerden bakarsanız bakın arabanın içinde üşüyen kendimden ve aracı kullanan şoförden başka bir kişi daha vardı. dışarıda cadde vardı, insanlar vardı. insanların büyük bir kısmı metal kutuların içinde hapsolmuşlardı. dolayısıyla trafik de vardı.

bu gibi durumlar için çağımızın uyanıkları tarafından icat edilmiş olan reklam panolarından birine ilişti gözüm. A a! işte orada duruyordu canım benim.

akşam oldu.

babama dedim ki: "sanatına hayran olduğum ve sanatıyla kendisini çok güzel bir şekilde ifade ettiğini düşündüğüm birinin, yüzündeki malzemeyi en iyi şekilde kullanıp bıyıklarına o şekli vermesini çok takdir ediyorum. çok şey ifade ediyor benim için."

"salvador dali'yi ben de çok severim. saatlerce seyrettiğim resimleri vardır." dedi babam.

sonra ben içimden bazı şeyler geçirdim. babama söylemediğim o şeyleri buraya yazacak değilim.

3 yorum:

jora silverstone dedi ki...

ben çocukken yıldız sarayında salvador dali sergisi olmuştu. babamla birlikte gitmiştik. çocukluğumun en "güzel" hatıralarından birisidir. güzel adamlar güzeli biliyor vesselam.
ne zamana kadar sürecekmiş? biz de yetişebilsek de çocuklarımızla gidebilsek..
bu arada bıyık bence olmamış :)

gazoz kapağı dedi ki...

benim babam hiç dali resmi görmedi. görse de sevmezdi muhtemelen. resme bakıp "hani dağlar,çoban nerede, bu resimler hem çok günah" derdi yüzü asık. dışarıya çıkardı. kahveye oturup haber dinlerdi. çay içip sigara yakardı. dali kelimesi aklında deli olarak kalırdı. keşke yaşasaydı da bunların hepsi yaşansaydı.

gazoz kapağı dedi ki...

benim babam hiç dali resmi görmedi. görse de sevmezdi muhtemelen. resme bakıp "hani dağlar,çoban nerede, bu resimler hem çok günah" derdi yüzü asık. dışarıya çıkardı. kahveye oturup haber dinlerdi. çay içip sigara yakardı. dali kelimesi aklında deli olarak kalırdı. keşke yaşasaydı da bunların hepsi yaşansaydı.