10 Kasım 2010 Çarşamba

tir tir

bir taraftan kapalı devre bir hayat sürerim. hoş, açık devre nasıl olur bilemeyeceğim. bakmayın benim bilgisiz-ilgisiz olduğuma, büyük erkek kardeşim ki ben kendisine abi diyorum, üniversitede bu ve benzeri konularla aydınlatıyor genç dimağları. hah bildim, devre kapanınca, lamba açılıyor.

çok sevdiğim bir hatıradır. benim değil. ama takdir edersiniz ki dünya üzerinde hep birlikte yaşıyoruz ve her muhteşem olayın benim başıma gelmesi söz konusu olamazdı.
şöyle ki:
iş görüşmesine giden hanım kızımıza mülakat esnasında son bir soru sorulur. soru ingilizce'den çıkmıştır. (Allah'ın aşkına, dünyada yüzlerce dil konuşuluyor! yine mi ingilizce?) neyse sorunun muhatabı arkadaşın cevabı gayet basit. büyük kız kardeşine -ki o ona abla diyor- gönderme yapıyor.
- var ama evde.

işte ben bununla çok eğleniyorum.

insan olmak paylaşmak demektir sonuçta, bir yerde.

ne diyordum, nerelere geldim. kapalı devre yaşarım. çayımı aynı şekilde demlerim, aynı çayı kullanırım, sigaramın markasını değiştirmem, giydiklerim hep birbirine benzer, aynı kişilerle aynı yerlerde oturup laflarım ve saire ve benzeri.

ama bazen de bir fışkırık çıkıyor içimden. böyle terminalden kalkmak üzere olan otobüse bilet alıyor mesela, bileti alırken öğreniyor o otobüsün nereye gittiğini. binip gidiyor. hiç tanımadığı kızlara hiç kimseye söylemediği şeyleri anlatıyor gecenin bir yarısı sokağın bir ortasında. oraya koşuyor buraya tırmanıyor falan.. bu ve benzeri şeyler, içeriden ve dışarıdan vuku bulurken yoruluyor da sonra geçiyor ama. belki.

ah! deliler gibi internet sörfü yapan bir tanıdığım var ve ben ona yenge demiyorum. ismiyle hitap ediyorum. ona şimdi çılgın bir şekilde saygı duyuyorum. ah! nasıl kaldırıyor o bünye bunları?

korkuyorum sevgili blogum. internetin uçsuz bucaksızlığından. kafamı bi milyon yapışından gece gece. huysuz tarafımı uyandırışından, yaptıklarının yapacaklarının teminatı oluşundan. felan.

Hiç yorum yok: