8 Mart 2010 Pazartesi

cacık

benim büyüdüğüm ev, istanbul'un en sıkışık apartmanlarının, en dar sokaklarının olduğu, sur içinde bir yerdeydi. her yer birbirine yakındı. elimi atsam avucuma alabilirdim semtimizi.

bundan 20-25 sene önce istanbul'da bu kadar ağaç yoktu. caddelerin arasında kalan toprak boşluklarda bile herhangi bir bitki yeşermezdi. sarı - çatlak toprak ayırırdı yollarımızı.

benim büyüdüğüm apartmanın arkasında, kocaman bir bahçe vardı. kocaman dediysem, gerçekten kocaman. küçük bir kısmı yazlık sinema idi. yani o kadar kocaman.

çeşit çeşit ağaçlar vardı o bahçede. en yaşlıları ceviz'le servi ağacıydı. onlarca incir, bir sürü akasya, bir kaç tane nar, biraz da dut ağacı.. tanıdıklarım.

kendimi hala daha çok şanslı hissetmeme sebep olur bu bahçeyi hatırlamak. o bahçede çocuk olmak hakikaten harikaydı. ağaçlara çıkmak, sütlübaba toplamak, ısırgan otlarına ısırılmak, kaplumbağaların yaşını hesaplamak, dokuztaş, yakartop, istop...

stop!

gözyaşları içinde seyrettik kocaman makinelerin gelip ağaçları kökleriyle çıkarmalarını. çocukluğumuzu darmaduman etmelerini.

yerden ot bitmesin diye büyük çakıl taşları döktüler tonlarca.

ceviz ve servi uzaktan birbirlerine bakakaldılar.

otopark oldu. kocaman bir otopark.

eski alışkanlıkla bahçeye çıkıp gezindiğim bir gün, eski bir kaset buldum yerde. bantı kopmuştu. köşesi çatlamıştı.

eve getirdim onu. şimdi doktor olan ablama verip, tamir etmesini istedim. içinden çıkacak sesi duymaya öyle hevesliydim ki.

ablam kasedi açtı, bantını yeniden sardı, kopuk yeri özenle yapıştırdı. elinden gelen her şeyi yaptı kasedi kurtarmak için.

amcamın hollandadan getirdiği çift kaset çalarlı teybimize koyup 'play' yazan düğmesine bastığımızda çok şaşırmıştık.

çok şaşırmıştık çünkü hem kaset çalışıyordu hem de daha önce hiç duymadığımız şarkılarını söylüyordu barış manço.

barış manço'nun söyledikleri arasında başka hiçbir yerde duymadığım şarkı olmayan, şiir olmayan garip bir şey vardı. şöyle diyordu, aklımda kaldığı kadarıyla:

sözüm meclisten dışarı dostlar
bugünlerde kendimi
hıyar gibi hissediyorum
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara cacık olur diyorum.

öyle işte, aklıma geldi.

bi de: aradım buldum. canını sevdiğim internet çağı.
http://www.youtube.com/watch?v=u7BBx4osZ-k

2 yorum:

M.R.B. dedi ki...

alla beni, pulla beni de o kasetteydi, ne de guzel kasetti...

M.R.B. dedi ki...

" canını sevdiğim internet çağı":
http://www.youtube.com/watch?v=EVT6AW2omRs