28 Eylül 2013 Cumartesi

tiryaki

insanın kendisini tamamen tanıdığı gün geldiğinde bu belki de öldüğü gün olabilir.

bundan iyisi fikrimce ve inancımca ve hayatımı bağladığım itikadımca, kimilerine göre varoluşunu tamamlamak, hoşuma giden tabiriyle kemale ermek olan tamamlanış, ölmeden evvel ölünen gün olur belki de.

böyle bir kastı olmaksızın insan bu dünyada yaşamaya nasıl devam ve tahammül edebilir, hangi güç onu ittirebilir veyahut çekebilir hiç bilmiyorum. bu benim ilk gençliğimden beridir cevabını bilmediğim bir soru. eski zamanlarda bu bilmeyişi yaşama becerisinde bir eksiklik olarak görüyor idiysem de aslında epey uzun zamandan beri öğrenmeyi istemiyor ve hatta öğrenmekten korkuyorum. çünkü bilebildiğimiz şeylerin hep bir karşılığı bulunur içimizde. bazen yaşayamama sebebiyle çektiğim acıyı bazı anlarda duyacağım yaşama hırsına değişme düşüncesi korkutuyor beni. yaşama becerisinden yoksun olmak yaftasını kendime sevgiyle yapıştırma pahasına bu bilgiden kaçıyorum. bunu öncesi ve sonrası düşünülmüş bir fikir olarak algılamanızı istemem. hayatımda varlığından memnun olduğum ve kabullendiğim şeylerin değişmesinden hoşlanmama, evet bunu benim değişiklikten hoşlanmama eksikliğime verip keyfimize bakabiliriz.

üç gün üst üste içtikten sonra dördüncü gün içmeyişimle başımı ele geçirip ağrı oyunlarıyla kendini hatırlatan sevgili kahve, sevdim seni, buyur geç şöyle otur.

Hiç yorum yok: