eğer bu şehirde doğmuş olmasaydım, eğer babam bu şehirde doğmuş olmasaydı, eğer savaş çıkıp dedem topraklarını kaybetmiş olmasaydı, eğer babaannem bu şehirde doğmuş ve bu şehre delice bağlı bir kadın olmasaydı.
belki bir çiftçi olabilirdim. oynayıp dururdum toprakla. kim bilir.
4 yorum:
Bugün arkadaşım planlarından bahsetti. Her şeyi bırakıp, aslında her şeyi bırakıp değil de şeklini değiştirip, çiftlik kuracaklarmış. Kendilerini geçindirecek kadar gelirmiş hedefleri de. Sadece toprağın içinde, hayvanların yanında olmak için.
pek güzel pek şirinmiş :)
böyle şeyleri hayal etmeye bile çok uzağım.
iskoc arastirmaci neal archorson'in karadeniz diye bir kitabi var. tevafuk, sen bu yaziyi yazdigin sirada ben o kitabin kirim ile ilgili bolumunu okuyordum (hala da okumaya devam ediyorum) kirim tarihi sahiden cok enteresanmis. karaim yahudilerinden gotlara, cenevizlilere kadar yerlesmeyen kalmamis binyillar icinde. rusya, sonrasinda da almanlar el atana kadar da baris icinde yasamislar. ama son donem cok acili olmus.
fakat eger dediklerin olmasaydi, sen toprakla oynayip dururken ben kiminle oynardim acaba?
belki bir gun o guzel topraklari ziyaret ederiz seninle. oynariz.
bu arada kitabin turkce tercumesi de varmis. ben cok begendim. zaten iskoc olunca genel olarak bir begenme hasil oluyor bende malum ;)
:)
canımın içi, gözümün bebeği jora'm, bendeniz öyle inanıyorum ki seninle buluşmamız aynı topraklarda doğup büyümüş olmamızla açıklanamayacak bir şey. bırak ikimizin de karadenizin kızı olmamızı, dünyanın öbür uçlarında bile -ki dünya yuvarlacık, dönüp duruyor hem de enlemde iki uç yan yana düşüyor- olsak yine de çivi çiviyi söker, soğuktan donanı buzla ovarlar ve dahi hacı hacıyı mekke'de, hoca hocayı tekkede, deli deliyi dakkada bulur.
ama iyi ki böyle oldu. ne olduysa güzel oldu :) elhamdülillah.
Yorum Gönder