11 Ekim 2010 Pazartesi

hava-su-toprak-ateş ve tahta

o kadar çok yağmur yağdı ki dışarıda kalsaydım içim tamamen temizlenebilirdi. çünkü teyzem söylemişti, demişti ki motora binerken göğsünüze ya da sırtınıza gazete kâğıdı koyun. içinizden rüzgâr geçer, üşütürsünüz.
evet, içimden rüzgâr geçebiliyorsa şiddetli yağan bir yağmur da geçebilir sanırım.
hayır, motora binmiyorum ama teyzem  yeniliklere açık ve ihtimalleri değerlendiren bir insandır.

o kadar çok yağmur yağarken oğlum ateşlenmişti. ateş düşürücü-ağrı kesici şurubu içmesinden etkisini göstereceği zamana kadar beraber oturup yağan yağmuru izledik.
hayır, içerisi karanlıktı. evet, şimşeklerle aydınlanıyorduk.

doğduğu günden beri onu kucağıma alabileceğim her imkânı değerlendirdim. kimselere bırakmadan hep kendim taşımak istedim. otururken kucağımda olsun, yürürken kucağımda olsun, hep kucağımda olsun.. istedim. çünkü bilmiyor olsam da hissediyordum ki bu zaman sınırlı. bilmiyor olsam da ümid ediyordum ki kocaman bir adam olduğunda yanında küçücük kalacağım. iple çekmesem bile bekliyordum ki büyüyecek. işte bunun için, her fırsatta ama hepsinde birleşik yaşadık. karnımda 9 ay, kucağımda 7.5 sene geçirdi.

dün gece o kadar çok yağmur yağarken gayet açık bir şekilde fark ettim ki artık kucağıma sığmıyor.
o kadar çok yağmur yağıyordu ki, anlatamam.

2 yorum:

M.R.B. dedi ki...

hava: motorda icten gecen
su: yagan tum yagmurlar
toprak: "cok" yagmurdan bazisinin dustugu(hedef), bazisinin ise dustugu(kaynak)
ateş: yagmurlarin bazisinin dustugu(kaynak) topragin icindeki
tahta: bu yagmurlarin tumunu anlamayan

gazoz kapağı dedi ki...

evet benim de kucağıma sığmıyor ama aynı sizin yaptığınızı tahmin ettiğim bir şeyi yapıyoruz: sıkışıyoruz.