25 Ekim 2010 Pazartesi

esnaf

cumartesi günü dersten dönerken sanırım hayatımın kestanecisi ile tanıştım.

üç arkadaş böyle tıngır mıngır yürüyorduk. hiç sessizlik olmuyordu hiç kimse diğerinin lafını bölmüyordu ve hiç birbirinden alakasız konularda konuşmuyorduk. müthişti! açık oturum olsa bu kadar başarılı olamaz. ama belki de oturmadığımız için olmuştur, bilemeyeceğim.

kaldırımın üstünde çuval çuval kestaneler boy gösterdi. bazılarının ağızları açılmış, arz-ı endam ediyorlar. arkadaşımın sözü bitene kadar yanından geçip gittik. 6-7 adım. sonra ben dedim ki kestaneler ne güzeldi di mi? bir diğeri dedi ki, ya sahi! öbürü çoktan dönmüştü bile.

biz gittiğimizde adam bir taraftan kestane tartıp bir taraftan da telefonla konuşuyordu. şöyle dedi:
- şimdi konuşamayacağım. müşterilerim var. sonra konuşalım.

inanır mısın vedide, ben bu cümleye tav oldum en başta. öyle ki artık insanların olur olmaz yerde karşılarında canlı kanlı insan dururken onu yok sayarcasına telefonla meşgul olmalarına da, ellerinde o alet konuşup durmalarına da tahammülüm kalmadı. bunu yüzyılın kabalığı olarak görüyorum. görgüsüzlüğün daniskası. adab-ı muaşaretin kırık kanadı.

adamın o cümleyi söyleyen sesinde bir de şefkat bir de benimseme bir de kucaklama vardı ki, sorma gitsin. o 'müşterilerim' deyişi..

biraz sohbet ettik. her boydan kestane mevcuttu olmayan tezgâhta. dün toplanmışlar, köylülerden almış getirmiş falan. bize nasıl pişireceğimize dair ufak bir sunum bile yaptı.

karşılıklı memnuniyetle bu alışverişi noktaladık. 'her zaman buradayız, yine bekleriz' de dedi.

oh canıma minnet.

kestaneler de harbi güzeldi. biliyorsun, sen de yedin.

3 yorum:

gazoz kapağı dedi ki...

:) bana da bir kez olmuştu. delikalı koz helvayı verirken telefondaki - muhtemelen- yavuklusuna bir dakika müşteri var, demişti. bana kibarlık yapma niyetiyle değil de bir sevgili konuşmasını oluorta sürdürmemek için alınmış bir önlemdi. lakin hatun duymadı ve konuşmaya devam etti. bıdır bıdır bıdır..delikanlı hem bana hizmet edip hem de sevdiği hatunu bozmamak için yarım bir gülüşle işini sürdürdü. ben de kıza duyduğu saygıya, yok yok o saygı değil şefkate vurulmuştum

vedide yalınayak dedi ki...

senden türlü çeşit güzellik keşfedip vurulmaklık elbette ve epeyce beklenilir şeydir vesselam.

birden çıkıveren cümlemi de mazur gör. kendisine şefkat ettim, durduramadım.

:)

Ferda dedi ki...

kestaneyi kaçtan veriyordu ? :D) :P