20 Ekim 2010 Çarşamba

dara

terazi yalan söylemez. ama gerçek terazi. hani adalet simgesi olan terazi var ya o. tepe noktasından tutulur, iki tarafında zincirlerle iki kefe bağlıdır. bir kefeye ne kadar ağırlık koyarsan diğer kefeye de ancak o kadar ağırlık koyduğunda dengeyi tutturur. eskiden mahallemize gelen bir yoğurtçu amca vardı. onun terazisi öyleydi. bir de çıngırağı vardı. diğer gezer esnaflar gibi seslenmez, çıngırağını çalardı.

ama terazin dijitalse, sadece üzerine yüklediğin ağırlığı tartar. kıyas yapamaz. bir dara alıp onu unutursan öldüm allah yanlış tartar falan.

diyeceğim o ki, terazilerden birinde bir ara bir yanlışlık olmuş olmalı.
bazen öyle büyük bir pervasızlıkla haksızlık yapılabiliyor ki bu haksızlığa karşı çıktığında haksızlık yapıyormuşsun gibi görünüyorsun. oluyor öyle. bu gün oldu mesela.

öyle olunca çıngıraklar çalınıyor kafamda vedideciğim. sana da oluyor mu?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

herkese oluyor, ama adalet hakkında klişelerle düşünmeyi bırakalı hayli uzun zaman olduğundan her birimizdeki tezahürü farklı oluyor.
'başladığı yerde biten şeydir adalet' ya da şöyle demeli;
biri için mümkünse diğeri
için imkansız kılınan..