10 Nisan 2010 Cumartesi

=

bu dünyada, tespitlerime göre, iki şekilde olur genelde. üçüncü şekli söyleyeyim ilk. kendiliğinden bilirsin. hesapsız, kitapsız, örneksiz, dengesiz, karşılaştırmasız ve sairesiz. öylece kendiliğinden bilirsin değerini. ve o bildiğin değerin, üzerine yüklediği bütün yaptırımlara, gönüllülükle boyun eğersin. evet bu iyidir. 

birinci şekli ise, onu kaybettiğinde bildiğin değerdir. açıkçası bu bana uymaz. 

bir de ikinci şekli vardır. ister baştan, isterse sondan sayıldığında, hep ikinci olan şekil. 
ortanca olmak böyledir işte. 

o da şudur ki, kendiliğinden bilebilecek kadar yüce gönüllü olamasan da kaybettiğinde bilecek kadar sefil de değilsindir. aniden bambaşka bir dünyayı görmekle başlar bu farkındalık. saçındaki tokanın değerini, ona yakından uzaktan benzemeyen ve elini sürmeye bile istek duymayacağın bir dünya toka gördüğünde bilmen gibi. her gün yediğin yemeğin lezzetinin değerini, o lezzetle uzaktan yakından alakası olmayan besinlerle ömrünü temin eden kimselerin dünyasını gördüğünde bilmek gibi. 

ve bunun gibi. 

Hiç yorum yok: