30 Ocak 2010 Cumartesi

her ne den se?

uykumdan uyanıp telefon ettim. telefonda adres istedim. adresi not etmedim. sonra aklına estikçe kendini yenileyen ve geçmiş ögeleri silen hafızama güvenemeyip adresi yazdım bir yere.

vız vız vız- gır gır gır.. evden çıktık nihayet. oğlumu anneme bırakıp verilen adrese doğru yolculuğa başladım. ama kağıdı evde unutmuştum. bir de baktım ne göreyim, adres bütün canlılığıyla hafızamda parıldamıyor mu? hatta eteklerini tutup sağa sola salınan bir kız çocuğu gibi gösteriş bile yapıyor. ona hak verdim. ne yapsa yeridir. güzel sebzeci sokak.

evlerine vardığımda muhtemelen 70 kişiyle yüz yüze geldim. 10 dk. geçmemişti ki sadece 7 kişi kaldık. Allahım bu ne iştir. çakıl apartımanı.

taziye dileklerimi sunup anlatmak isteyen herkesin bütün anlattıklarını dinledim. ben de konuştum tabii. ama yumuşak sessizlerle. en üst zil.

çıktığımda akşam ezanları okunuyordu. biraz yürüyeyim istedim. bir saat sonra baktım ki vapur orada, beni bekliyor.

yürümekten yorulmadım. başka şeylerden yoruldum.

3 yorum:

kibrit kutusu dedi ki...

senin yurumekten degil de baska seylerden dolayi yoruluyor olman icime dokunsa da yazdiklarini seviyorum. onlari hep opup basimin ustune koyuyorum.

vedide yalınayak dedi ki...

"elif dedim, be dedim, çok seviyorum be dedim"

sana bir kaybeden tribi hediye edeyim öyleyse "çok yalnızız be kibrit kutusu"

bir de şarkı parçası: "dön dön durma dön dünya"

saat burda bu kadar geç olmayaydı..

kibrit kutusu dedi ki...

burada biraz daha erken de ne oluyor? bende bir gaflet uykusu degme gitsin. hic degme, o gitsin.





sen gel...