buraya az önce uzun bir girizgah yazdım. yirmiüç senedir fasılasız kullandığım çatal ve kaşıklara olan takıntımı bir ay kadar önce kışa girerken yaz boyu açık kalan pencereyi nasıl olağan bir şekilde kapatıyorsak öyle kolay ve sıradan bir hava içinde bıraktığımı anlatan uzun ve sıkıcı bir girizgah. sonra da sildim. çünkü gereksiz ayrıntılarla dolu "yav ne anlatıyorsun sen?" diyeceğim bir torba cümle buldum karşımda.
--------------------
bugün bir şey öğrendim. insan yaratıldığında, ortaya çıktığında kusur veya hata denebilecek şeylerin hepsi potansiyel olarak ona yerleştirilmiş. yalan ve hainlik hariç
-------------------
biraz önce yani saat sabah dört sularında yarınki seyahatimiz için valiz hazırlığı yaparken fark ettim ki buraya yazmayı hayatımda karşılaştığım en büyük hainlikten sonra bırakmışım. belki daha büyük hainlikler yapılmıştır kastı biz olan ama ben onlarla karşılaşmadım. bu öyle bir hainlikti ki gözünü dikip baktığında kaynağından hainlik olarak doğup, yolda hainlik olarak ilerleyip, sana hainlik olarak vuran bir hainlik. başka bir şeyle karıştırılamayan, başka bir anlama tevil edilemeyen. elinle ağzını tutup kalakaldığın türden işte. hainlik. ne de çirkin bir kelime. aynı yalan gibi.
-------------------
senelerce saklambaç oynamışlığım var yaşadığım şehirde. sobelenebileceğim sokaklara hiç uğramadan yaşayabildim. onun için işte, bu yüzden buraya yazmayı bıraktığımı düşünmek hiç de mantıksız değil. yirmiüç seneden sonra çatalkaşığımı değiştirebilmem kadar kolay olmayabilir belki.
belki de olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder